Beyin, kafa tası içerisinde bulunan ve vücudumuzun en karmaşık organlarından biridir. Kafa tası içerisinde bir sıvı bulunur ve bu sıvı beyni sararak ona tampon görevi görür. Beynimiz, vücudumuzun yönetilmesinde, nefes almamızda, görmede, işitmede, koklamada, tat almada, hafızamızda ve duygularımızın yönetilmesinde hayati bir rol oynar.

Beyin tümörü, kafatası içerisinde büyüyerek beyin üzerine baskı yapan anormal hücre topluluklarıdır. Tümörler, bulundukları bölgede baskı oluşturur ve düzensiz olarak büyüyüp gelişirler. Beyin tümörleri iyi huylu (benign) veya kötü huylu (malign) olabilir.

İyi huylu beyin tümörleri kanserli hücreler içermezler. Bu tür tümörler, cerrahi müdahale ile çıkarılabilir ve genellikle tekrar büyümezler. İyi huylu tümörler çevresindeki hücrelere zarar vermezler ve vücudun diğer bölgelerine yayılmazlar. Ancak, nadiren de olsa iyi huylu tümörler kötü huylu hale dönüşebilir.

Kötü huylu beyin tümörleri ise ciddi sağlık sorunlarına ve yaşamı tehdit eden durumlara yol açabilir. Hızla büyürler ve beyin hücrelerine yayılabilirler.

Beyin tümörleri, kadınlara göre erkeklerde daha sık görülmektedir. Beyaz ırkta diğer ırklara göre daha yaygındır. Yaş faktörü de önemli olup, 70 yaş ve üzeri kişilerde daha fazla görülür. Ailede beyin tümörü öyküsü olan bireylerde risk daha yüksektir. Ayrıca, aşırı radyasyon maruziyeti de beyin tümörü oluşumuna yol açabilir.

Beyin tümörünü önlemek veya mevcut tümörü çıkarmak amacıyla cerrahi ameliyat gerekmektedir. Bu ameliyat süresi, tümörün yeri, büyüklüğü ve türüne bağlı olarak değişkenlik gösterebilir. Genel olarak, beyin tümörü ameliyatları 30 dakika ile 3 saat arasında sürmektedir. Ancak karmaşık vakalarda bu süre daha da uzayabilir.

Cerrahi müdahalenin yanı sıra, ışın tedavisi (radyoterapi) de gerekebilir. Bu tedavi yöntemi, tümörün tamamen yok edilmesi veya yeniden büyümesinin önlenmesi için kullanılabilir ve genellikle yıllık olarak tekrarlanması gerekebilir.

Beyin tümörü ameliyatları ve tedavi süreçleri, hastanın genel sağlık durumu, yaş ve tümörün özelliklerine bağlı olarak değişiklik gösterebilir. Bu nedenle, her hasta için kişiselleştirilmiş bir tedavi planı oluşturulması önemlidir.